Kıl dönmesi, daha çok erkeklerde ve kuyruk sokumu bölgesinde meydana gelen bir cilt rahatsızlığıdır. Vücutta sırt, ense, saç derisi gibi bölgelerden dökülen tüy ve kılların gözenek ya da boşluklardan derinin içine gömülmesi ve burada birikerek kistik bir yapı oluşturması sonucu oluşur. Kıl dönmesinin bulunduğu bölgede iltihaplanma da meydana gelebilir. Kuyruk sokumu dışında nadir de olsa göbek deliği gibi başka vücut bölgelerinde de görülebilir. Türkiye’de daha çok 15 - 35 yaş arasındaki erkeklerde görülen hastalık son yıllarda kadınlarda da sık rastlanan bir sorun olmaya başlamıştır. Erkeklerde kadınlara oranla 3 kat daha sık rastlanır.
Apse, şiddetli ağrı, kötü kokulu akıntı gibi ciddi komplikasyonlara neden olabilen kıl dönmesinin erken teşhis ve tedavisi önemlidir. Ancak toplumumuzda makat bölgesi hastalıklarında genellikle rahatsızlığın son evresine kadar hekime başvurulmamaktadir. Hastalar içinde yaşadıkları durumu değil bir hekim ile paylaşmayı ailesinden bile gizleyebilmektedir.
Kıl dönmesi (Pilonidal Sinüs) nedir?
Tıp literatüründe “pilonidal sinüs” olarak adlandırılan kıl dönmesi hijyen koşullarının sağlanması ve vücuttaki tüylerin düzenli periyotlar ile alınması ile önlenebilen bir hastalıktır. Fakat hastalık ortaya çıktıktan sonra yapılacak tek şey klinik ve hastanelere başvurarak bir genel cerrahi uzmanından destek almaktır. Çünkü kıl dönmesi belirli bir zaman sonra kendiliğinden geçebilecek bir rahatsızlık değildir.
Kıl dönmesi (Pilonidal Sinüs) vücudun hangi bölgelerinde görülür?
Kıl dönmesinin vücudumuzda en yoğun görüldüğü yer kuyruk sokumunda intergluteal oluk olarak adlandırılan iki kalça arasındaki oyuntudur. Vakaların neredeyse tamamına yakını kuyruk sokumunda görülür. Nadir olmakla birlikte belirli bir kısmına göbek deliğinde rastlanır. Buralar dışında yüz, kasık bölgesi, parmaklar ve koltuk altında da oluşabilir.
Kıl dönmesi (Pilonidal Sinüs) neden olur?
Uzmanlar pilonidal sinüsün oluşumuna ilişkin 2 farklı teori ileri sürmektedir. Bunlardan ilki vücuttan dökülen kıl ve tüylerin özellikle terleme de varsa derideki delik ve gözeneklerden cildimizin altında birikmesidir. Vücudun hareketi sırasında deri altına giren kılların 60 - 70 civarına ulaşabildiği görülmüştür. Kılların biriktiği bölge bir zarla çevrilerek kistik bir yapı oluşturur. Kıllara reaksiyon olarak ortaya çıkan sıvı ise sinüs ağzından dışarıya doğru akan kötü kokulu bir apseye neden olur. Kıl dönmesini açıklayan ve daha az kabul gören diğer teori ise ilgili bölgede doğuştan var olan kök hücrelerin 20’li yaşlardan sonra hormonal etkiler ile aktifleşmesi sonucu kıl üretimine başlaması şeklindedir.
Kıl dönmesi (Pilonidal Sinüs) belirtileri nelerdir?
Kıl dönmesi, sinsi ilerleyen bir hastalıktır; fakat kıl ve tüylerin deri altında birikmesi sırasında vücuda verdiği sinyaller vardır. Başlangıç aşamasında hastayı rahatsız etmeyen belirtiler ilerleyen evrelerde dayanılmayacak bir hal alabilir. Kıl dönmesi nedeniyle sağlık kuruluşuna müracaat eden hastaların neredeyse tamamında gözlenen bazı belirtiler aşağıda sıralanmıştır;
- Kıl dönmesinin başlangıç aşamasında akıntı sorunu baş gösterir. İç çamaşırındaki bu nemliliği olağan karşılayan hastalar bu evrede vakadan genelde habersizdir.
- Bu akıntı mikroplar ile birleştiğinde iltihap haline döner ve yeşil bir renk alır.
- Akıntıya kötü bir koku da eşlik eder.
- Bazen kanlı akıntı da görülebilir.
- Kıl dönmesinde görülen diğer belirtiler ise makatta kaşıntı, kızarıklık, şişlik ve ağrıdır.
- Zaman içinde ağrı o kadar şiddetli bir hâl alır ki, hasta artık günlük aktivitelerini yerine getiremeyecek hale gelir.
Kıl dönmesinde görülen kötü kokunun nedeni ilgili bölgenin iltihaplanarak apseleşmesidir. Sinüs ağzından çıkan akıntılar mikroplar ile birleşerek kötü kokulu ve iltihaplı bir apsenin oluşmasına zemin hazırlar. Pilonidal sinüs bölgesinde meydana gelen şişliğin boyutu bölgede biriken kılların yoğunluğuna göre değişiklik gösterir. Kistin gerilerek apse halini almasıyla meydana gelen ağrı dayanılmayacak bir şiddete sahip olabilir. Kişi bu ağrı nedeniyle oturamaz ve yürüyemez hale gelebilir. Gündelik faaliyetlerin dahi yapılamadığı bir ağrının varlığı hastalığın son evresinde olunduğunun işaretidir.
Sayılan bu belirtilerden biri ya da birkaçı ile karşılaşıldığında bitkisel formüller gibi zaman kaybına neden olan yontemlerden uzak durmalı işi uzmanlarına bırakmalısınız.
Kıl dönmesi (Pilonidal Sinüs) için risk faktörleri nelerdir?
Hareketsiz yaşamın birçok hastalığa davetiye çıkardığı herkes tarafından bilinir. Özellikle masa başı işlerde çalışan kişilerin karşılaştığı sağlık sorunlarından biri de kıl dönmesidir. Yapılan araştırmalara göre dik bir şekilde oturmanın kıl dönmesi sıklığını azalttığı bildirilmektedir. Bu nedenle masa başı işlerde çalışırken ya da gündelik yaşamda dik bir pozisyonda oturmayı tercih etmekte fayda vardır.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere binicilik gibi sürekli oturarak yapılan işlerde kıl dönmesi sıklığında artış olmaktadır. 2. Dünya Savaşı döneminde de sürekli jeep kullanmak zorunda olan askerlerin büyük bir çoğunluğunda kıl dönmesi ortaya çıkmıştır. Belirli bir zaman sonra bu vakalar “jeep hastalığı” olarak adlandırılmıştır. Pilonidal sinüs oluşumu için diğer risk faktörleri arasında;
- Obezite
- Yetersiz kişisel hijyen
- Aşırı terleme
- Aşırı tüylü vücut
- Jiletle kıl temizliği
- Kıl kökü iltihabına yatkınlık sayılabilir.
Bu noktada kıl dönmesine ne iyi gelir sorusu kısaca hareketli bir yaşam tarzı, dik pozisyonda oturmak ve vücuttaki tüylerin belli aralıklarla temizlenmesi şekilde cevaplanabilir.
Kıl dönmesi (Pilonidal Sinüs) tedavisi nasıl yapılır?
Kıl dönmesi tedavisinin yapılabilmesi için öncelikle bölgede gelişen apsenin boşaltılması gerekir. Apse tamamen boşaltıldıktan ve tedavisi sağlandıktan 1-2 ay sonra kıl dönmesi tedavisi uygulanır. Apse boşaltma işlemi modern klinik ve hastanelerde 5 dakika gibi kısa bir zaman diliminde yapılır. Cilt üzerinde iz bırakmayan küçük bir kesi ile apse boşaltılır ve içi özel bir sıvı ile temizlenerek kapatılır. Genel Cerrahi Uzmanlarının yaptığı bu işlemin deneyimli ellerde yapılması şarttır.
Kıl dönmesi (Pilonidal Sinüs) ameliyatı
Kıl dönmesi ameliyatı steril bir ortamda yapılır. Kıl dönmesinde en etkili tedavi seçeneği cerrahidir. Ameliyatsız yönteme göre hastalığın tekrarlama olasılığı daha düşüktür. Ameliyat sorunlu bölgede iz bırakmayacak küçük bir kesik açılarak gerçekleştirilir. Ameliyattan sonra kesi bölgesi iyi bir şekilde temizlenir ve sonrasında dikiş atılarak kapatılır.
Lokal anestezi ile yapılan, narkoz ve hastanede yatış gerektirmeyen mikro sinüsektomi yöntemi en az riske sahip olan operasyon olduğundan giderek daha fazla tercih edilmeye başlanmıştır. Operasyondan sonra hastanın vücudunda iz kalmaması, hastanede yatmayarak gündelik yaşamına geri dönmesi ve 20-30 dakika gibi kısa süreli bir işlem olması ve klasik cerrahi işlemle aynı sonucu vermesi nedeniyle hasta ve doktorlar tarafından tercih edilmektedir.
Ameliyatsız kıl dönmesi (Pilonidal Sinüs) tedavisi
Küçük bir operasyon dahi olsa ameliyat kavramı hastaları korkutur. Muayene olmak, tetkikler yaptırmak, anestezi almak, neşter kullanılması ve hastanede yatış gibi bir süreci gözünün önünden geçiren ve ameliyattan uzak duran kişilerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Hâl böyle olunca birçok hasta ameliyatı son çare olarak düşünür ve alternatif tedavi yolları denemeyi seçer. Bu nedenle de hastalık ilerleyerek daha ağır belirtiler vermeye başlar. İşte tam da bu noktada hastaların korkusunu azaltacak ameliyatsız kıl dönmesi tedavisi devreye girmektedir. Tıp sektöründe çağdaş bir anlayışa sahip olan klinik ve hastanelerde uygulanan ameliyatsız kıl dönmesi tedavisi ile hastalar kısa bir sürede rutin yaşamına dönebilir. Ameliyatsız yöntemde ilgili bölgeye ilaç enjeksiyonu yapılır. Fakat cerrahi tedavi kadar etkili degildir ve tekrarlama olasılığı bulunur.
En Çok Okunan Sağlık Rehberi Yazılarımız
Prof. Dr.
Metin Kement
https://www.medicalpark.com.tr/_uploads/_images/_doctorProfile/goU4OWVD.jpg
Genel Cerrahi
Medical Park Pendik
https://www.medicalpark.com.tr/_assets/_i/mp_logo_red.jpg
Genel Cerrahi
22.6.2020
22.6.2020
1096568
Bu içeriğin geliştirilmesinde Medical Park Yayın Kurulu katkı sağlamıştır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.